BOYA & SANAT
Boya denilince akla ilk önce resimler, çeşit çeşit tablolar geliyor. Acaba bu sanatçı kimliğimden mi kaynaklanıyor. Yoksa herkesin aklına da boya denilince resim sanatımı geliyor. Her halde çoğunluğun aklına resim geliyordur. Neden mi? Çünkü İlk insanlar buldukları boyalarla mağralarının duvarlarına resim yaptıklarını hepimiz görüyoruz. İlk günkü güzelliğinden fazlaca bir şey kaybetmeden günümüze kadar gelen mağara resimleri bu tezimin kanıtıdır. Ama kendi çapımda yaptığım küçük bir araştırmada, “boya denilince aklınıza ilk gelen şeyi söylermisiniz?” dediğimde, kadınların %70 makyaj malzemesi, erkeklerin %40 araba boyası diye cevap vermeleri ilginçti. Diğer yüzdelerde badana boya, resim ve kumaş diyenler oldu. Halbuki yelpazeyi biraz geniş tutarsak boyanın girmediği hiçbir sektör yok gibi görünüyor. Gıdadan tutun ilaç, tekstil, cam, seramik, kumaş, mobilya, otomotiv, dokuma vb. gibi hayatımıza renklendiren boyalarla yaşamaktayız.
İlk insanlar boyaları hayvan ve bitkilerden elde etmişlerdir. (Rezede çiçeği, kızıl kök, kına, safran, çivit, ay çiçeği, gelincik vb gibi bitki ve çiçek ) Milattan 5.000 yıl önce Mısırlılar çivi otu denilen bir bitkinin köklerinden indigo mavisi diye bir renkle giysilerini boyamağa başladılar. Sonrasında bu renk onlara yetmedi ve farklı arayışlar içerisine girdiler. Juvve denilen bir bitkinin kökünden de kırmızı boya,yalancı safran kökünden de koyu kırmızı boya elde etmeyi başardılar.
M.Ö.1000 yıllarında da Finike kıyılarında bazı deniz kabuklarının bezlerinden erguan renginde bir boya keşfettiler. Meksika orta Amerikada hanım böceğinin gövdesi kurutularak tozundan kırmızı boya yapılıyordu. Ege sahillerinde yaşayanlar da kırmızı böceğinin gebe dişilerinden kırmızı renk boya elde etmeği öğrenmişlerdi. Bu dönemde boya üretmekte usta oldukları kadar boya tekniğini de hayli geliştirdiler. Renklerin kalıcılığını sağlamak için boyanın içine bazı maddeleri karıştırmayı da buldular. Daha sonralarda insanlar madeni boyaları keşfetmişler, üstelik bu boyaların daha iyi ve solmayan renkler olduğunu görmüşlerdir.
1856 (İngiliz Perkin) yılında da madeni ve doğal boyaların yerini sentetik boyalar almıştır. Bu boyalar daha ucuza mal olmakta,hem de daha zengin renk çeşidi vermektedir. Sentetik boyada kullanılan ana madde maden kömürüdür. Sentetik usulle 5.000 çeşide yakın boya elde edilir.
Gelelim ülkemizdeki duruma, 1882 yılında Yorgo Hristidis (Ürgüplü bir rum aileye mensup) İlk boya imalathanesini Fener-Balat’ta Merkez Boya İmalathanesi’ni kuruyor. Oğul Yorgo Hristidis’de 1953 te Boya fabrikasının temelini atan 2.kuşak oluyor. Merkez Boya İmalathanesinin Mer ve Bo sunu alıp lin ekiyle Merbolin ismi verilerek İmalathaneden ilk boya Fabrikasına geçme özelliğini taşıyor.
Çocukluğumdan kalma bir anım. Siyah beyaz yayın yapan televizyonda renkleri görmesekte ”Boyacının aşkı merbolin“ reklamı görsel zekamda olmasa bile hala işitsel zekamdadır. Yakın bir tarihte ziyaretine gittiğim bir boya fabrikasıda ki 1950 ve 1960 yıllarından kalma boyaları görünce çok heyecanlandım. Hemen resimlerini çektim. Siz ziyaretçilerimizle de paylaşmak istedim. O kutuların nostaljiliği beni çok etkiledi. Her halde Zambiyada ki 350.000 yıl önceden kalma boyaları bulmuşlar onları görsem nasıl bir tepkide bulunurdum.
Merbolin Boya fabrikasından sonra diğer boya fabrikaları’da ”Ahrette İman, Dünyada mekan” ilkesiyle süreklilik ve gelişme gösteren inşaatlar için bir çok boya fabrikaları kurulmuştur.
1882 Merbolin
1964 Polisan
1941 İshakol
1967 Meges
1943 Ç.B.S
2003 Kale Color Vb.gibi bir çok yerli ve yabancı boya fabrikaları açılmıştır.
Esin Esma Satılmış